Mutlaka başınıza gelmiştir: Ne olduğunu anlamadan bir bakmışsınız, sosyal medya bütçenizi olur olmaz şeylere harcayarak aşıp geçmişsiniz! Hele ki özellikle bol bol Facebook reklamları veriyorsanız bu bütçeyi aşma olasılığınız daha da yüksek… Yürüttüğünüz Facebook reklamlarında düzgün bir optimizasyon yapmanız, maliyetleri en efektif şekilde nereden kesmeniz gerektiğini tespit etmeniz ve en düşük CPC (cost per click – tıklama başına maliyet) oranlarında karar kılıyor olmanız gerekiyor.
Pek çok işletme ve pazarlamacı, Facebook reklamları üzerinden olumlu sonuçlar elde etmek için bütçeden büyük oranda fedakarlık vermek zorunda olmadığının farkında değil. Onun yerine bu sistem aslında öyle kurulmuş ki; daha fazla sonuç aldığınız için daha düşük CPC oranları ile karşılaşırsınız.
Bu yazımda Facebook reklam maliyeti düşürme üzerine duracağım. Sosyal medya yönetimi yaparken en önemli yönetim alanlarından biri olan bütçe yönetimini aşağıdaki püf noktalardan yararlanarak çok daha verimli ve etkili hale getirebilirsiniz.
Relevance Score, Yani Alakalılık Puanı Kavramını İyi Anlayın.
Alakalılık puanınız, CPC’nizi doğrudan etkileyecektir, bu yüzden de bu kavramı çok iyi anlamak ve düzenli olarak takip altında tutmak çok önemlidir.
Facebook reklamları size yürüttüğünüz her kampanya sonrasında bir alakalılık puanı verecektir. İsminden de anlaşılacağı gibi bu puan, reklamınızın seçtiğiniz o özel hedef kitle ile ne kadar alakalı olduğunu gösterir. Tabii ki Facebook, bu puanı hesaplamak için kullandığı algoritmayı pazarlamacılarla paylaşmıyor; bu da onu adeta bir “kara kutu metriği” haline getiriyor; ancak etkileşim, tıklama ve reklamı kaydetme gibi pozitif tepkiler, kesinlikle bu puanı olumlu yönde etkilerken reklamın gizlenmesi tabii ki onu negatif yönde etkileyecektir.
Facebook, yüksek alakalılık puanı olan reklamları önceliklendirme gibi bir strateji izlemekte ve eğer düzenli bir zaman dilimi boyunca yüksek puanlara sahip olursanız CPC’nizi de düşürmekte. Bu da doğrudan reklamlarınızın maliyetlerini düşürürken potansiyel müşteri bulma eylemlerinize de katkıda bulunur. Bu yüzdendir ki her bir kampanyanızın alakalılık skorunu yakından takip etmeli ve düşük alakalılık düzeyi olan reklamlara bir son vermelisiniz.
CTR’ınızı Artırmaya Odaklanın.
CTR (Click-through rate – tıklanma oranı) artırma çalışmaları, alakalılık skorunuzu artıran faktörlerden bir tanesidir; bu da doğal olarak maliyetlerinizin düşürülmesine yardımcı olacaktır. CTR düşürmenin en etkili yollarını şu şekilde sıralayabilirim:
Daha yüksek CTR üreten masaüstü haber akışlarından hiç vazgeçmeyin.
Doğru CTA butonları kullandığınızdan emin olun. “Daha Fazla Bilgi” gibi bir CTR butonu, bazen “Alışverişe Başla” butonundan daha etkili olabiliyor, zira hedef kitleniz henüz sizi yeterince tanımadığı için size güvenme konusunda şüpheli.
Doğrudan söze giren, aldatmacasız ve gizemsiz Facebook reklam metni yazmaya özen gösterin. Kullanıcılarınızdaneye ve neden tıkladıklarına dair şüphe uyandırmayın.
Frequency değerlerinizi – yani aynı kullanıcının aynı reklamı görme sayınızı – olabildiğince düşük tutmaya çalışın. Eğer bu değer yükselirse CTR’ınız da otomatik olarak düşme meyli gösterecektir.
Şunu vurgulamak gerekir ki CTR yükseltmenin kesinlikle en etkili yolu, niş kitlelere yüksek oranda hedefli kampanyalar yürütmektir. Buradan da zaten bir sonraki püf noktamıza geçiş yapmış oluyoruz…
İyi Hedeflenmiş Kampanyalar Yürütün.
İster Sponsorlu gönderi reklamları, ister etkileşim reklamları, ister marka bilinirliği reklamları yürütüyor olun; reklam kampanyalarınız daima çok iyi ve yüksek derecede hedeflenmiş olmalı. Bunun en büyük avantajı, benzer hedef kitle üzerinde kimi hedef aldığınızı biliyor olmanız ve bu vesile ile onların tepkisel olacağını bildiğiniz reklamlar tasarlayabilmeniz.
Facebook’un hedefleme tool’unu kullanarak farklı hedefleme seçeneklerinden ve tercihlerinden yararlanmanız mümkün. Yaş, cinsiyet, lokasyon, ilgi alanları ve davranışlar, bu tercihlerden başlıca olanları. Davranışsal tercihlerin arasından seçeceğiniz spesifik cihaz sahipleri, önümüzdeki aylar içerisinde yıldönümü kutlayacak olanlar veya henüz bir işletme kurmuş olan iş adamları, her bir kampanyanız için ayrı bir hedef kitle olabilir, değil mi?
Retargeting Özelliğini Verimli Kullanın.
Sizinle ve ürün veya hizmetlerinizle tanışmış olan, sizi tanıyan kişilere gösterdiğiniz reklamlar, retargeting reklamları olarak bilinmekte. Aynı zamanda marka bilinirliği reklamları olarak da adlandırabileceğimiz bu reklam, aslında sizden daha önce alışveriş yapmış ya da yapma potansiyeli olan müşterileri dürtmeye yönelik reklamlar olarak karşınıza çıkar. Bu kullanıcılar hali hazırda sizlere karşı “ısınmış” olan kullanıcılar oldukları için reklamınıza tıklayarak sizinle iletişime geçme konusunda daha meyilli olan bir kitleyi temsil ederler. Bu da tabii ki CTR’ınızı artıran ve CPC’nizi düşüren bir döngüdür.
Sayfanız, websiteniz ve mobil uygulamanız ile etkileşime geçmiş olan kişilere özel, kişiselleştirilmiş ziyaretçi kitleleri yaratmanız mümkün. Buna ek olarak retargeting kampanyalarınızı daha önce video reklamınızın büyük bir kısmını izlemiş olan kişilere de bir takip reklamı göndermek amaçlı da kullanmanız mümkün. Kişiselleştirilmiş ziyaretçi kitlesi yaratmak için aynı zamanda e-mail listenizi de kullanabilir, halihazırda bülteninize dahil olan kişilere önceki alışverişlerine ve ilgilendikleri ürüne göre reklamlar göstermeniz mümkün. Neticede sosyal medya danışmanlığı yaparken önemli olan, doğru hedef kitleye doğru reklam ile yaklaşıyor olmanızdır. Facebook reklamları da bu teoriye istisna değil!
Fotoğraflarınızda ve Metinlerinizde A/B Testleri Uygulayın.
Söz konusu dijital pazarlama ve CPC olduğu zaman önünüze gelen her şeye A/B test uygulamanız hiç de kötü bir fikir değil, benden söylemesi. CPC maliyetlerinizi düşürmek için kullanacağınız A/B testler, aynı kampanyanın farklı versiyonlarını kullanarak oluşturacağınız farklı imaj, video ve metinler ile hangisinden daha fazla etkileşim alacağınızın bir ön izlemesini veren, faydalı araçlardır. Siz kendinize göre yılın en yaratıcı kampanyasını bulmuş olabilirsiniz; ama ona rağmen bile bu kampanyayı A/B testine sokmanız gerekiyor.
A/B testler yapmak ziyaretçi kitlenizin tam olarak neyi tercih ettiğini görmenizi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda daha yüksek CTR üreten kampanyaları yürütmeye devam ederken yeteri düzeyde geri dönüş sağlamayan kampanyaları elimine etmenize yardımcı olur. Facebook reklam fotoğrafları, reklam metinleri ve reklam videoları üzerinde yapacağınız A/B testler, reklamlarınızın her daim taze ve ilginç kalmasına da olanak sağlar. Frequency değerleriniz azalırken etkileşiminiz artar ve bu vesile ile daha az maliyet harcamış olursunuz.
Sadece Facebook’un Masaüstü Haber Akışını Hedefleyin.
Tabii bu kurala birkaç istisna da yok değil – ne de olsa Instagram reklamları ve Facebook’un mobil reklamları, amaç mobil uygulama indirmeleri ve satın almaları olduğunda çok daha etkili bir hal alabiliyor. Bununla birlikte vurgulamak gerekir ki masaüstü haber akışlarında yayınlanan Facebook reklamları, diğer yerleştirmelere oranla çok daha ciddi düzeyde yüksek CTR ve etkileşim oranlarına sahip. Buna büyük bir ihtimalle daha büyük görsellerin, daha uzun açıklama metinlerinin ve masaüstü üzerinde kolay navigasyon deneyiminin etkisi büyük. Alakalılık skorunu artıran bu hedefleme sayesinde Facebook reklamlarınızın maliyetleri düşer.
Facebook reklamları, Instagram reklamları ve mobil haber akışı reklamları da dahil olmak üzere otomatik olarak birden fazla reklam yerleştirmesi gerçekleştirir. Bundan kurtulmak ve masaüstü reklamlarınızdan maksimum verimi almak için bu özelliği manuel olarak kapatmanız gerekecektir. Bunun için yapmanız gereken tek şey, Cihaz Türü sekmesinden “Sadece Masaüstü” seçeneğine tıklamak.
Facebook Pixel Ayarlarınızı Yapın.
Facebook Pixel, aslında dönüşüm oranlarınıza ve müşterileriniz ile ilgili dataya erişmenizi sağlayan, web sitenizin koduna eklediğiniz birkaç kod dizisinden ibaret. Kullanıcılarınızın bireysel Facebook sayfasına kadar her bir ziyaretçinizi takip etmek ve tanımakla kalmıyor, aynı zamanda sizin için altın değerini taşıyan dataları da beraberinde veriyor: Nerede yaşıyorlar? Ne kadar kazanıyorlar? Son zamanlarda ne satın almak için para harcadılar? Ortalama harcama tutarları nedir? Yakın zamanda tatile gidecekler mi?
Bu data, istediğiniz ve dilediğiniz oranda kişiselleştirilebilir ve detaylandırılabilir, bu da demek oluyor ki pazarlamacılar tam olarak ürünlerini satın almaya hazır olan kitlelere şak diye ulaşmış oluyorlar. Facebook Pixel kurmak aynı zamanda markaların hangi reklamlarının daha iyi performans gösterdiğini ve daha çok satış getirdiğini takip etmesine de vesile oluyor.
“Fan”larınızı Ayrı Olarak Hedefleyin.
Facebook sayfanıza abone olan “fan”larınızı, yani hayranlarınızı ayrı bir kitle olarak ele alıp onları hedeflemeyi deneyin. Onlar için adanmış kampanyalar oluşturarak daha sadık ve özelleştirilmiş bir kitle yaratmayı hedefleyin.
Facebook hayranları çoğu zaman söz konusu etkileşim oranları ve dönüşümler olduğu zaman sosyal medya kitlesi arasında en iyi performansı gösteren kesim oluyor. Bu şekilde neredeyse sıfır maliyetle halihazırda size bağlanmış olan kitlenin satın alma yapmasını tetiklemiş oluyor ve dolaylı yoldan da olsa Facebook reklam maliyetlerinizden kısmış oluyorsunuz.
Reklamlarınızı Düzenli Olarak Tazeleyin.
Facebook reklamlarınızın arayüzünü 2 haftada bir gibi düzenli süreler dahilinde tazelemeniz, “reklam yorgunluğu” denen tehlikeli bir konsepte yakalanmanızı önleyecektir. Aynı reklamları sürekli olarak gören kullanıcılar, bir süre sonra hem gördükleri ürün ve hizmetten, hem de o ürün ve hizmete sahip olan markadan yorulmaya başlarlar.
Bu hataya düşen markaların göz ardı ettiği en temel sebep, güzel performans gösteren bir reklama dokunmama isteğidir. Performans gösterdiğini anladıkları andan itibaren o reklamın frequency değerlerini takip etme konusunda başarısız olur, reklam yorgunluğuna davetiye çıkartırlar.
Videonun Avantajlarından Faydalanın.
Günümüzde videonun sağladığı avantajlar ve yüksek etkileşim rakamları yabana atılacak düzeyde değil; buna Facebook reklamları da dahil. İşin maliyet kısmına baktığımız zaman ise videoların ortalama olarak carousel ya da tek imaj reklamların yaklaşık yüzde10’una mal edildiğini görebiliyoruz. Şaşırtıcı bir oran, değil mi? Böylesine düşük maliyetli ve etkili bir pazarlama yöntemi varken neden onu Facebook reklam süreçlerinizde kullanmayasınız ki? Bununla birlikte Facebook’un kendisinin de video içeren reklamlara daha fazla değer verdiği aşikar; zira bu, videolara daha büyük bir etkileşim payı vererek daha ucuz CPC elde etmesine olanak sağlıyor.
Facebook reklamlarının sosyal medya bütçenizi yiyip bitirebileceği bir gerçek, ancak bazı stratejik uyarlamalar ile siz de reklamlarınıza daha az ödeyerek bu süreçte aldığınız etkileşim değerlerini artırabilirsiniz. Böylece alakalılık düzeyiniz bir yandan artarken reklam maliyetleriniz de düşecek, işin ucundaki her bir taraf mutlu olacaktır. İşin mantığı aslında çok basit: Reklamınız ne kadar iyi performans gösterirse size o kadar aza mal olacaktır. Facebook’un bu noktada hem pazarlamacılara, hem kullanıcılara, hem de kendine fayda sağlayan harika bir sistem geliştirdiğini söylemeden geçmemek lazım.